Oda müziği, az sayıda müzisyenden oluşan ve küçük topluluklarca ortaya konan bir klasik müzik türüdür. Oda müziği ismi kullanılır çünkü özel salonlar ve küçük odalar gibi samimi bir atmosfere sahip ufak mekanlarda da icra edilebilir. Samimi yapısından ötürü oda müziği için ‘ the music of friends’ tanımı kullanılır. Orkestra şefi bulunmamaktadır. Müzisyenler birbirleri ile daha iyi iletişim kurmak için daire ya da yarım daire şeklinde yerleşirler. Topluluk tek ya da daha fazla müzisyenden oluşabilir ve buna göre isimlendirilir. Az sayıda enstrümandan oluştuğu için müzisyenler bireysel olarak yeteneklerini sergileyebilirler ve daha çok müzisyenden oluşan orkestraya göre hata yapma şansları çok düşüktür.
200 yılı aşkın süredir icra edilmektedir. Oda müziği 16.yy’da amatör müzisyenler tarafından evlerde ya da küçük çaplı etkinliklerde icra ediliyordu. İlk başlarda okuyucuya eşlik etmesi için çalınırdı. Oda müziği 17. ve 18. yüzyılda Avrupa’da daha da yaygınlık kazandı. 17. yüzyılın sonunda İtalyan besteci Arcangelo Corelli ‘üçlü sonat’ adıyla yeni bir oda müziği türü yarattı.
Oda müziği salonlarının tarzı yıllardan beri süslü barok stilinden günümüzdeki beton yapılara kadar değişim göstermiştir. Yıllar stili değiştirse de değişmeyen ana tasarım ilkesi sahnedeki sanatçılarla dinleyiciler arasında ilişkinin ön planda olmasıdır. Hem görsel hem de akustik açıdan dinleyiciler salondan maksimum verimi almalıdır. Büyük konser salonlarına göre akustik açıdan daha az tehlikelidir risk oranı daha düşüktür. Müzik aletlerinin çıkardığı seslerin bireysel olarak algılanması temel unsurlardan biridir. Salonun tepkisi de önemlidir ancak aşırı net olması istenmez. Dinleyicilerin tatmin olacağı kadar gürlük ise sağlanmalıdır. 18. yüzyılda Oda müziğinin dinleyici sayısının iyice artması ile akustik açıdan mekanların tasarımı önem kazanmıştır. Yaylı çalgılar dörtlüsü için koltuk kapasitesi ise 500-600 arası olmalıdır. Akustik tasarımda yansışım süresi akustik kalite açısından önem teşkil eder, eski yapıların yansışım süreleri genellikle 1,0sn. ile 1,5sn. arasıdır. En eski halk resital salonu olan ‘Holywell Music Room’ Oxford’ta bulunmaktadır ve 1748 yılında yapılmıştır. Halen aktif olarak kullanılmaktadır. Dikdörtgen planlıdır. Yansışım süresi 1,5 sn. olarak ölçülmüştür.
Resital salonlarında uygun yansışım süresinin belirlenmesi, senfonik konser salonlarına göre daha zordur fakat daha az kritiktir. Çünkü küçük salonlarda yansımalar daha çabuk geleceği için sesin tatmin edici netliği daha kolay korunur. Resital salonları samimi olmalıdır oda müziğinin ruhundaki samimiyeti sağlamalıdır dolayısıyla tasarımda maksimum kişi sayısı gözetilmemektedir. Yansışım süresinin az olması müzikal açıdan sesin tanınmasını kolaylaştırır bu da oda müziği için tercih edilen bir durumdur. Tavsiye edilen yansışım suresi 1,4sn. ile 1,7sn. arasındadır. Büyük konser salonlarının yansışım süreleri daha fazladır çünkü hem daha fazla gürlüğe hem de akustik kalite açısından daha fazla yansışıma ihtiyaç duyulur. Yansışım süresi frekanslara göre değişim göstermektedir. Eğer yüksek frekanslı seslerin yansışım süreleri normal frekanslı seslerin yansışım sürelerine yakın olursa müziğin kalitesi gelişir. Resital salonlarının sahne kullanımı bazen değişkenlik gösterebiliyor. Bazen solo performanslar yer alabiliyor. Bu gibi durumlarda mekanın yansışım süresi icra edilen müziğe uyum sağlayamayabiliyor. Bunun çözümü için mekanın yutuculuğunu arttırarak yansışım süresini azaltmak için hacmin bazı yüzeylerine tekrar sökülebilen geçici perdeler takılabiliyor. Resital salonları için güç konusunda bugüne kadar kapsamlı pek araştırma yapılmamıştır. Ancak Meyer kabaca bir yorum getirerek orta frekanslar için oda müziği salonlarına kaynaktan 10m uzaklık için +4dB, solo resital salonlarına +6dB i uygun görmüştür.
Küçük ya da büyük salonlarda endişe duyulan akustik sorunlar genellikle aynıdır. Yankı bunların başında gelir ancak küçük mekanlarda yansımalar kısa olacağından bu kolay çözülebilir bir sorundur. Paralel duvarlar yansımaların yoğunluğunu arttırır. Paralel duvarlar arasında oluşabilecek yankıdan kaçınılmalıdır. Koltukların yerleşimi mekanın karakterine göre tasarlanabilir. Sahne ve koltuklar sanatçıların dinleyicilerle iyi iletişim kurabilecekleri şekilde tasarlanmalıdır. Açı önemlidir. Oda müziği açısından en çok kabul gören mekanlar dikdörtgen planlı olanlardır. Ancak dikdörtgen planlarda koltuk sıraları düz olduğu için dinleyiciler arasında istenen seviyede bir iletişim sağlanamaz bu da oda müziğinin ruhundaki samimiyeti ve birliktelik duygusunu azaltır. Merkezi planlı salonlar da yapılmıştır. Bu salonlar oda müziğinin ruhuna uygundur ancak bazı teknik sorunları doğurabilir. Bunlar, sahnedeki enstrümanların nasıl konumlanacağı ve sahneye yakın konumda dik olarak ortaya çıkan yüzeylerden oluşan istenmeyen yansımalardır. Yanal yansımalar göz önüne alıp hesaplamaları yapılmalıdır. İstenilen düzeylere göre yüzeylerde yansıtıcı veya yutucu gereçler kullanılmalıdır. Yüksek tavanlı dar salonlar, tercih edilen yansımaların gerçekleşmesi için uygun formlardır.
Fotoğraflar